1950 yılının ilk aylarında ABD’de ilk kez makineler arası bilginin taşınması gerçekleşmiş ve daha sonra ABD Savunma Bakanlığının yapmış olduğu çalışmalar neticesinde 1981 yılında ARPANET protokolü üzerinden ilk mesaj Kaliforniya Üniversitesinde görevli bir profesörün bilgisayarına gönderilmiştir. Bu olay internet bağlantısının ilk ayak izleri olarak nitelendirilebilir.
İnternet zamanla günümüzdeki hızlı veri akışına dönüşmüş ve öncelikle masa üstü bilgisayara daha sonra dizüstü bilgisayarlarla çantalarımıza günümüzde ise cep telefonu ve tabletlerle cebimize kadar girerek hayatımıza her saniyesine dâhil olmuştur. İnternet üzerinden ulaşabildiğimiz bilgi, belge, fotoğraf ve videoların toplam büyüklüğünün hesaplanmasının nerdeyse imkânsız olduğu görülmektedir. Bu kadar büyük çaplı veri deposunun içerisinde doğal olarak insan unsuru yer almaktadır. Yani bizzat kendimize ait, özel hayatımıza ait, şirketimize ait, markamıza ait veya kendimizle ilgili herhangi bir bilgi belge fotoğraf vb. yer almaktadır.
Özetleyecek olursak internetin konusu doğrudan gerçek ve tüzel kişilerinin maddi ve manevi unsurudur. Bu sebeple herkesin rahatlıkla ulaşabildiği internet mecrasında maddi ve manevi haklarımızın korunmasına ihtiyaç vardır. Örneğin şirketimizin tescilli markası kullanılarak başka şirketler haksız kazanç sağlayabilir ya da çok özel kalması gereken aile sırlarımız internet ortamında mesela sosyal medyada herkesin erişimine açılabilir. Verdiğimiz birkaç örnek veya sayılabilecek binlerce örnekte olduğu internette paylaşılan her türlü veri internet dünyasında kalmaya devam ettiği her gün telafisi imkânsız olabilecek maddi ve manevi zararlara yol açmaktadır.
İzah edilen nedenlerden dolayı, cebimizdeki cep telefonları üzerinden herkesin ulaşımına açık olan, internet dünyasında yer alan verilere ilişkin uğrayabileceğimiz zararların önüne geçilebilmesi için kanun koyuncular tarafından bir takım düzenlemeler yapılmıştır.
Bu kapsamda ülkemizde ilk olarak 5651 kanun numarasına sahip 04/05/2007 tarihli “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. 5651 sayılı kanunda; 29/07/2020 tarihli ve 7253 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile bir kısım değişikliğe gidilmiştir.
5651 sayılı kanun tam bu noktada, internet dünyasında yer alan verilere ilişkin uğrayabileceğimiz zararların önüne geçilebilmesi için içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesi noktasında özel ve tüzel kişilere ait düzenlemelere yer vermiştir. 5651 sayılı kanun internet ortamında içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesi amacıyla içerik sağlayıcısı, erişim sağlayıcısı ve yer sağlayıcısına bir takım yükümlülükler yüklemiştir. Doğal olarak yükümlülüklerini yerine getirmedikleri zaman haklarında cezai yaptırımlar düzenlenmiştir.
5651 sayılı kanun ile İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi konusu düzenlendiği gibi gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi konusu da düzenlenmiştir. 5651 sayılı yasada 7253 sayılı kanunla yapılan en önemli değişiklik ise “Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıları” hakkında yapılan düzenlemelerdir. Bu özelliğe sahip Twitter, YouTube, İnstagram, Facebook vb. sosyal medya şirketleri içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi konusu da yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde idari para cezası ile cezalandırılmaları söz konusu olacaktır.
İnternet ortamında, gerek Türkiye gerekse yurtdışından hukuka aykırı olarak maddi ve manevi haklarımızı zarara uğratacak paylaşımlarda bulunanlarla ilgili 5651 sayılı kanun ve diğer yasal düzenlemeler sayesinde ülkemizde internetten içerik kaldırma artık çok kolaylaşmıştır.